21 Aralık 2012 Cuma

BİRAZ'CIK T.O.P.

                              
         
Lee byung hun'cugumun lee min jungla evlenmek üzere oldugunu ögrenen ben baya depresif günlerin ardından t.o.p ile yeni bir oppa dalgasına yelken açtım,haydi hayırlısı diyerekten.
















Ama nasıl ki kore sevdam anlaşılmamışsa top sevdam da anlaşılmadı.çok yakın arkadaşlarımdan bir tanesi ki kendisini çok severim sen bu çocuga aşıksan ben de köpeğe aşık oabilirim gibi hayret verici bir yorum yaptıktan sonra bir durup düşündüm ben de yalan değil. vardıgım sonuç mu top candır ya .



                                                                                                                                                                                               
Bir insana beyaz saç da mı yakışır  ya,top cazibesi bu olsa gerek.


Bir de rica ediyorum artık topsever oldugunu söyleyenlere git bakkaldan top al,futbol mu voleybol mu basketbol mu beyzbol mu bla bla bla şeklinde top sıralaması yapmayın be.komik olmuyor hatta arkadaşlıgımızı falan sorguladıgımız da oluyor benden söylemesi.



Geçenlerde bir yerde okumustum aklıma geldi bak, top ayna karşısında bakış çalışıyormus,etkili kılabilmek 

adına bakışlarını eheheh.Ne diyoruz yalan değilse dogrudur.





şimdi bir video klibini paylaşmadan da olmaz.

t.o.pseverler muhakkak izlemiştir ama bende paylaşmadan geçemeyeceğim.çok sevimliler ya





22 Eylül 2012 Cumartesi

yazı dizisi








Bölüm 1
Giriş

Sessiz bir bahar sabahı otobüs beklerken durakta.rüzgarı hissediyor yapraklar…yagmur yakındır belli.gökyüzü zaten hazırlamış kendini yavaştan güneşin terkine, her şey bıraktığın gibi her şey aynı gökyüzü bildiğin mavi,ormanlar hala yeşil ve yapraklar rüzgarda hala nazlı nazlı salınmakta.

Zaman hızlı geçiyormuş,evet,yokluğunda da geçti zaman ama bilemedim nasıl geçti,anlamadım o geçti ve her şey hala bıraktığın gibi.hani tam da o kapıdan çıkarken hiç arkana dönüp bakmadığın ,gerinde hiçbir şey bırakmadığın gibi. Ki ben görmüş de değilim gidişini.sana ne gidişler yakıştırdım tabi görmedim ama çok iyi bilirim gidişini.


 Artık kapıda sonbahar,rüzgar yaprakların ensesin de.yapraklar hala cilveli.ve bir durakta sessizce otobüs beklerken ben  gidişini görmediğim ama bildiğim  adam nasıl bu kadar uzakken bu kadar yokken aynı durağı aynı otobüsü aynı koltuğu paylaşabiliriz biz.





Bu senin öykün,başrol olduğun ama hiç olmadığın senin öykün benim gözümden.

29 Mayıs 2012 Salı

Yine bir koşuşturmaca,yine  bir uğraşı,bir nefeslik arama sığdırmak istedim bu yazımı ve  ithaf  ediyorum kendilerine...













(Üzerindeki kazağı çok begendim,benim kazağıma benziyor,kesin ondan begendim.tıpkısının aynısı)




Lee  Byung Hun 'u  ilk  defa A Bittersweet Life filminde tanıma şerefine erişmiştim.Karizmatik olması bir yana gerçekten iyi bir aktör.Her zaman kişinin emeğinin karşılığını alacağına inanan benim fikrimin pekişmesine de katkıda bulunmuştur kendileri

Bildiğiniz gibi yada şu an okuyup da öğrendiğiniz üzere Byung Hun bir hollywood yapımında yer almıştı  buradan efenim. şimdi de Bruce Willis'le birlikte aksiyon-komedi türündeki ''Red  2''filminde rol alacakmış.2 ağustos 2013 te vizyona girecek olan filmde Catherine Zata Jones'da yer alacakmış.Sabırsızlıkla bekliyoruz.


Neyse konumuza geri dönelim,nerde kalmıştık.A bittersweet Life'den sonra byung hun'un pek çok filmini izledim.radarıma takılanlar hakkında kaleme aldığım kısa notlar var daha sonra paylaşıp şiddetle izlemenizi tavsiye edeceğim.Ama yazımı beklemeden izleyiverin iyisi mi siz A Bittersweet life'ı.Genel bilgisinde ki anlatılanlardan ziyade bence aşkı çok iyi anlatan bir film.nasıl da tek başınalığını.Burda cut!



Neyse meseleden uzaklaşmadan hollywood yapımlarında yer almaya başlayan byung-hun'u canı gönülden destekleme çalışmalarına başlamaya karar verdim taaa ki oscar'ı aldırana dek.
Hah,uzun bir süre boyunca Colin Firth'ün oscar'ı alması için kendi başınalığımla savaş verdim,n'oldu aldı mı sonunda.Aldı,başardım,gururla o heykelciği tutabiliyorsa hepsi benim sayemde(!)Kendime de pay çıkardım böylece.





Şimdi de Byung Hun kasıp kavuruverir hollywood'u inşallah. Hak ediyor çünkü iyi oyuncu alimallah.Gelelim en sevdiğim filminden bir kaç satıra bırakalım sözü.














Bu film nasıl bir filmdir.nasıl temiz sade ve aşk,aşk filmidir öyle.izlenesi denmez bir kaç kez izlenesi.replikleriyle,konusuyla her bir şeyiyle tam izlenmelik.ve tabi başrol oyuncuları...Byung-hun lee'nin iyi bir performans göstermese olmazdı zaten Su-Ae de harikaydı filmde oyunculuğuyla.o duyguya hakketten iyi yansıttılar.







Ziyaretçisi olacağını
asla düşünmemiştim.
Geldiği günden beri çok neşeliydi.
Bir gün, bize bir ağaç
dikmek istediğini söyledi.
O ağacı çok özenle yetiştirdi.
Bunu yaprakları için
yaptığını söylerdi.
Birini haberdar edebilmek için.
Eğer yaprakları vermeye
devam ederse...
Eminim bir gün bir
tanesi eline geçecektir.
O zaman bilecektir.
Bu bizim şifremiz.
"Ben iyiyim. Üzülmeyin.
Mutluyum. "
(en sevdiğim replikti filmde)














Hayat zor geldiği zaman seninle geçirdiğim o günleri hatırlıyorum ve daha sonrasında haydi artık ağlama bir zamanlar onunla geçirdiğin güzel günleri hatırla diyorum.(oy,oy ben gidip tekrardan izleyeyim en iyisi!)









Son olarak Filmde geçen Roy ClarkIn seslendirdiği Yesterday when i was young şarkısından da bahsetmeliyim çünkü filmi izledikten sonra iki hafta falan beynimde çalıp çalıp durdu,yoldaşım oldu.Şarkı filme cuk oturmuştu.Çok anlamlı ve güzel bir şarkı zaten filme de anlam açısından ne katkılar sağlayıp nasıl iyi beslemişti filmi.


Ahanda o meşhur şarkı.









14 Mayıs 2012 Pazartesi




düşünüyorum,düşünüyorum,düşünüyorum.
ne kabullenmeye niyetli yüreğim oynadığım bu oyunun bana ihanetini.
ne de dilim varıyor kurmaya en senli cümleleri sana.
öyle bir karmaşa var ki en varılmaz sınırımda
kabullensem ne ki sana sevgimi
yada öyle çekip gitsem ardıma bakmadan.
bedenim çevirdi diye yönünü
belki gözlerine denk düşmedi diye gözlerim
belki avuçlarımı değil dirseklerime değdiğinden gözlerin
sanır mısın ki yüreğim set çekti.
sanır mısın ki perdeler indi diye esmez rüzgar
yada gözlerini kapadığında görmeye devam edemez misin
hem sen; düşünmeyi yasakladın mı kendine hiç
unutmaya kaç kere sığındın 
kaç defasında yumruğunu attın kendi yüreğine
kaç defasında kırıldın gözlerine.
acizliğini kaç defa hissettin bedeninde
şimdi kapıyorum gözlerimi
dünya dönüyor etrafımda,
ben dönüyorum dünyanın etrafında
biliyorum gökte yıldızlar çok
sahilde kumlar
yüreklerde acılı sevdalar
anlıyorum
sana artık ayrı bir yol var
anlıyorum bize göre değil bu sevdalar...



(bu müzik eşliğinde yazılan,ve bü müzik eşliğinde dinlenesi.)

11 Mayıs 2012 Cuma

Onlar'a ithafen!
Biz hep kandırıldık değil mi,bir çok hususta.Kapı aşka aralanınca hep kandırıldık.Sevdiğin kadar sevilirsin'ler eksik olmadı cümle depolarımız da ya da ne bileyim duygular karşılıklıdır söz öbeğini kim duymadı ki mevzu sevmek olunca.
Biz hep kandırıldık,platonik aşklarımız da. Şikayetçi miydik,ben hiç olmadım.Sevdim;belki söylemeye cesaret edemedim,belki gururdu,belki bir çok belkim vardı sığındığım.Ama sevdikçe arttım.Yani onlar hiç bilmeseler de birilernin yüreklerinde yer edindiler,sevildiler.


Çok sevdiğim şair Ataol Behramoğlu'nun çok sevdiğim bir şiiri vardır.Aşk iki kişiliktir diye.(Aşagıda paylaştım kendilerini)Bu şiirin bir dizesi der ki:Ölümdür yaşanan tek başına,aşk iki kişiliktir.İşte ben bir çok aşk gördüm tek kişilikti.Tek yüreğe sığmayı bilen,beklentisiz.Koca yüreklerin sırtlandığı koca sevdalar.Bu sevdaların baş rollerinde bir çok kahraman var.Muhtemelen bir yüreğin kaldırımlarında salınan sevgili olduklarından bihaber.İşte onlar bilmeseniz de çok sevildiniz.Siz aşk adı altında tanımlananı tek yüreğe sığdırabilendiniz.




(Bu bir kahve molası yazısıdır,bu arada kahvedeki kalbe bakınca yarımı bütünlediğini fark ettim su an.Belki de daha önce fark etmiştim de dikkat etmemiştim.Belki öyle belki böyle.Neyse velhasıl kelam nasıl tanımlanırsa tanımlansın nasıl yaşanırsa yaşansın aşk iyi bir şey!))








AŞK İKİ KİŞİLİKTİR
Solar ansızın yapraklar;
Şaşırır yolunu denizde gemi
Boşuna bir liman arar;
Gülüşü bir yabancının
Çalmıştır senden sevdiğini;
İçinde biriken zehir
Sadece kendini öldürecektir;
Ölümdür yaşanan tek başına
Aşk iki kişiliktir.



Bir anı bile kalmamıştır
Geceler boyu sevişmelerden;
Binlerce yıl uzaklardadır
Binlerce kez dokunduğun ten;
Yazabileceğin şiirler
Çoktan yazılıp bitmiştir;
Ölümdür yaşanan tek başına,
Aşk iki kişiliktir.



Avutamaz olur artık
Seni bildiğin şarkılar;
Boşanır keder zincirlerinden
Sular tersin tersin akar;
Bir hançer gibi çeksen de sevgini
Onu ancak öldürmeye yarar:
Uçarı kuşu sevdanın
Alıp başını gitmiştir;
Ölümdür yaşanan tek başına,
Aşk iki kişiliktir.



Yitik bir ezgisin sadece,
Tüketilmiş ve düşmüş, gözden.
Düşlerinde bir çocuk hıçkırır
Gece camlara sürtünürken;
Çünkü hiç bir kelebek
Tek başına yaşayamaz sevdasını,
Severken hiçbir böcek
Hiç bir kuş yalnız değildir;
Ölümdür yaşanan tek başına,
Aşk iki kişiliktir.







1 Mayıs 2012 Salı

Ve sonunda.
Uzun zamandır birikimlerimi, beğenilerimi ve yürekten karalananları bir şekilde yazıp paylaşma isteği barındırıyordum.Fakat bir şekilde hep bu zamana kadar erteledim.Tabi,bunun sebebi zamanımın olmamasından ziyade bu kadar istekli olmam rağmen ilk adımı bir türlü atamamamdandı.Neyse uzatmadan,mutluyum,artık yayın yapabilirim.










İçinde benler barındıran,cümleler ve paylaşımlar.
Benim raptiyelediklerim.